Bugün sizlerle Beyoğlu ve Noel turlarımızda fırsat buldukça andığımız Harbiye Cumhuriyet Caddesi paralelinde Notre Dame de Sion Lisesi’nin arka cephesine düşen ve adının 2004 yılında Mustafa Sarıgül tarafından Ölçek sokak yerine “Papa Roncalli” ismiyle değiştirilen bir sokağın isminin kimden geldiğini konuşacağız. Yaşadığımız şehir öylesine ilginç hikayelerle kavrulmuştur ki, bunları ancak şehrin karmaşasından uzaklaşıp ara sokaklara girdiğimizde keşfedebiliriz. Harbiye’den Surp Agop Kliniği’ni ve hatırlayanlar için bir zamanların Şan Sineması’nın da önünden Dolapdere yönüne indiğimizde solumuzda bizi İstanbul’un en önemli apartmanlarından biri, Mimar Konstantin Pappa’nın eseri Arif Paşa Apartmanı karşılar. Arif Paşa Apartmanını geçip sağa döndüğümüzde Papa Roncalli sokağa saparız.
Peki kimdir Papa Roncalli ? Celal Bayar’ı ipten kurtardığı doğru mudur? Ayinleri neden Türkçe yapmıştır? Papa olma yolunda 10 yıl yaşadığı İstanbul ve Türk halkı üzerinde izlenimleri nelerdir? Gelin İstanbul Tükenmeden bir sokağın hikayesinde 1950’lerin Türkiye’sine uzanalım…
Zaman zaman “Türk papa” olarak adlandırılan Angelo Giuseppe Roncalli 1958-1963 yılları arasında papalık makamında bulunmuştur. Türkiye-Vatikan ilişkileri açısından önemli bir kişiliktir. Zira papa olmadan önce, 1935’ten 1944’e kadar Papalık Temsilcisi olarak İstanbul’da görev yapmıştır. Katolik ibadetlerinde ilk kez Türkçe kullanılması, Türk siyasetçi ve bürokratları ile kurduğu ilişkiler, Avrupa’dan Nazilerden kaçan birçok yahudiye yardım etmesi onun Türkiye’deki günlerindeki önemli faaliyetleri arasındadır. Roncalli’nin Doğu tecrübesi onun papalık dönemine de etkide bulunmuş bir arka planı oluşturmaktadır.
Angelo Roncalli Papalık Türkiye ve Yunanistan temsilcisi olarak görevlendirildiğini Roma’da, 17 Kasım 1934’te öğrenmiştir. Hiyerarşi gereği, daha sonra XII. Pius adıyla papalık makamına oturacak olan Devlet Sekreteri Eugenio Pacelli’ye bağlı olarak çalışacaktır.7Monsenyör Roncalli 5 Ocak 1935 Cumartesi günü Haydarpaşa Garı’na iner. Kendisini, Istanbul’da sekterliğini yapacak olan Milanolu Angelo Dell’Acqua karşılar. Ilk iş olarak polis karakoluna gidip Türkiye’ye gelişi ile ilgili bilgi verir.9Gelir gelmez beklenmedik biçimde zamanın Istanbul Valisi Muhiddin Ustündağ tarafından davet edilir. Ustündağ, Roncalli’nin Türkiye’de tanıştığı ilk devlet yetkilisidir. Aralarında sıcak bir sohbet geçer. Ikametgahı Şişli’deki Olçek Sokak’tır.
Bu sokağa yıllar sonra kendisinin ismi verilecektir. Türkiye’deki zamanının çoğunluğunu Olçek Sokak’taki bu mekânda geçirecektir. Kaldığı binanın ve buradaki şapelin durumu kötüdür. Zaman içerisinde şapeli elden geçirip, kütüphane ve arşivi tekrar düzenler. Ortodoks Kilisesi, Yunanistan, Türkiye, II. Dünya Savaşı, Türkiye’deki Katolikler.. Bunlar arasında Roncalli’yi Istanbul’da zor bir görev beklemektedir. Ustelik selefi, yani bir önceki Papalık temsilcisi Margotti’den hiç de iyi bir miras devralmamıştır.
Herşeyden önce Roncalli’nin Türkiye’deki görevi “gayrı resmi”dir. Zira o zamanlar Türkiye ile Vatikan arasında diplomatik bir ilişki yoktur. Iki ülkenin birbirini tanıması ve diplomatik ilişki kurması Roncalli papa olunca gerçekleşecektir. Bunun dışında Kıyafet Kanunu ve Tevhid-i Tedrisat gibi düzenlemeler Müslümanlar yanında Türkiye Katoliklerinin, dolayısıyla Roncalli’nin de doğrudan etkilendiği gelişmelerdir. Dini kisvelerin giyilmesini yasaklayan düzenleme Roncalli’nin Türkiye’ye gelir gelmez karşılaştığı ilk sorun olur.Günlüklerine bu konuda “herkes için büyük bir sınav. Umarım bununla kalır” diye yazmıştır.Fakat bunu büyük bir mesele olarak görmez. Rahipliğin kıyafetle olmadığını ifade eder, hatta sivil kıyafetlerle resimler çektirir. Diğer önemli bir sorun ise Hıristiyan okullarıdır. Tevhid-i Tedrisat sonrası ders programlarına tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi, Türkçe dersleri eklenmiştir. Kanun 1924’te çıkmış olsa da etkileri hala devam etmektedir. Azınlık okullarında okutulan kitaplardan aziz resimleri çıkarılır; okul binalarındaki haçların indirilmesi istenir. Dini sembollerin yalnızca okul kiliselerinde bulundurulmasına izin verilir. Din esaslarına dayalı eğitim ve din propagandası yapma yasaklarına uymayan yabancı okullar ise derhal kapatılmaktadır. Bunlar arasında Merzifon ve Kayseri’deki Amerikan okulları, Izmir’deki Fransız okulu ve diğer bazı Katolik okulları da vardır. Vatikan, Roncalli’yi direnmesi için zorlar, fakat “gayrı resmi” temsilcinin yapabilecek fazla bir şeyi yoktur. Ozetle Roncalli Türkiye’de, bir yandan Ortodoks bir yandan genç Türkiye’nin zor şartlarında bir görev süreci geçirmiştir.
Roncalli Türkçeye oldukça ilgili duymuş ve Türkçe öğrenmeye gayret etmiştir.16 1936 yılında onun teşviki ile Türkiye’deki Katolik kiliselerindeki ayinlere Türkçe ifadeler girmeye başlar. Bunu ilk kez kendisi yapmıştır. “Tanrı mübarek olsun” ayinde telaffuz ettiği ilk Türkçe cümledir. Bu ifadeyi Türkiye’deki ayinlerinde daha sonra sürekli kullanır.18 Tıpkı kıyafet konusunda olduğu gibi ayin için de kalıplardan ziyade içeriğin önemli olduğu düşüncesindedir. Fakat anlaşılan Roncalli’nin bu bakış açısına Katolik cemaati pek hazır değildir. Yukarıdaki Türkçe cümleyi telaffuz ettiğinde bazıları kiliseyi terk eder. Fakat o memnundur. Takip eden günlerde pek çok Avrupalı sefirin masasında Türkçe Kutsal Kitap gördüğünü söyler. Istanbul’da ikamet etse de, polis merkezinden izin alarak sıkça Ankara’ya gitmektedir. Türk yetkililer ve Ankara’daki yabancı diplomatlar arasında gittikçe tanınan ve sevilen bir isim haline gelir. Ingiltere, Amerika, Almanya, Belçika, Polonya ve Italya büyükelçileriyle iletişim kurar. Hatta bazı biyografları onun Ankara’daki diplomasisinde Incil’den ziyade Machiavelli’yi referans aldığı yorumunu yapmaktadır.
Roncalli Istanbul’a hayran kalır. Şehirde adeta bir müzede gibi hisseder kendisini. “Büyük Sinan” diye bahsettiği Mimar Sinan’ın eserlerinden övgüyle söz eder.Ilk Hıristiyan konsillerin gerçekleştiği bu topraklar aynı zamanda onun teolojik dünyası açısından da farklı bir tecrübedir. Bazı biyograflarına göre “burada Roma dar görüşlülüğünden kurtulmuştur”.Bunun, onun pastoral anlayışı ve konsilciliğinde önemli bir etkisi olduğu düşünülebilir. Fakat Istanbul ve Türkiye ile sadece Hıristiyan mirası bakımından ilgili değildir. Osmanlı sultanlarının hayatları ve eserlerinden son derece etkilenmiştir. II. Abdülhamid gibi son dönem sultanları ile ilgili bazı hatıraları o günleri bizzat yaşamış kişilerden dinlemiştir. Hatta hanedan üyelerinin yurtdışına çıkarıldıktan sonra düştükleri zor durumlardan haberdardır. Sultan Abdülmecid’in sadrazamlarından Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa’nın torunu Refika Edhem Dirvana ile tanışmış, sohbet etmiştir. Refika Edhem’den “çok iyi eğitimli bir hanımefendi” diye bahseder.
Roncalli insani yardım konusunda son derece hassastır. Kendi özel hayatında da fakirlere yardım etmeyi görev bilir. Günlüklerinden “Sotto il Monte’deki fakirler için”, “Carvico’daki fakirler için…” şeklinde planlamalar yaptığı ve kendi bütçesinden oradaki insanlara yardım gönderdiği anlaşılmaktadır.2. Dünya Savaşı zamanında Yunanistan’daki açlık ve sefalet için de çok çaba sarfeder. Fakat bu çabalar çoğunlukla Vatikan bürokrasisi veya savaş siyaseti arasında kaybolur. Ayrıca bir din adamı olarak savaşın kötülüğünü anlatmak ve barış için dua etmek gibi bir misyon görmüştür kendisinde. Savaş ve kötülüklerini anlatırken şöyle yazar ruhsal günlüğüne: “Kötülük mü? Hangi kötülük? Kötülük biziz. Olan kötülüklerden biz sorumluyuz”. Roncalli’nin savaş dönemindeki bu tecrübelerinin II. Vatikan Konsili metinlerinden Lumen Gentium’a önemli bir etkisi olduğunu düşünülür.Istanbul’da barış için düzenlediği bir etkinliği Cumhuriyet gazetesi o dönem şöyle haber yapmıştır: “Dün sabah saat 10 da Harbiyede Saint-Esprit kilisesinde; Papanın Türkiye mümessili Monsinyor Roncalli’nin riyasetinde bir sulh duası yapılmıştır. Bu âyini ruhaniye Ermeni katolikleri başpapazı Kireçyan, Rum katolikleri reisi ruhanisi Varuhas, Rumen, Macar, Italyan, Alman konsolosları ile şehrimizdeki katoliklerden büyük bir grup iştirak etmişlerdir. Monsinyor Roncalli bir nutuk söylemiş ve merasimi Ermeni cemaati reisi Kireçyan idare etmiştir. Şehrimız kiliselerinden seçilmiş bir koro heyeti tarafından şarkılar okunmuştur. Merasim öğleden sonra 16,30 da tekrar edilmiş ve gece de Papanın Vatikan radyosunda okuduğu mesaj dinlenmiştir. Bu merasim şehrimizin bütün Katolik kiliselerinde de yapılmıştır.
Holokost dönemindeki Faaliyetleri
Roncalli’nin savaş yıllarındaki en önemli icraatlarından biri de soykırımdan kaçan Yahudilere yaptığı yardımlardır. Öyle ki, Reisman “Türkiye’nin geçiş izni vermesiyle kurtulan Yahudilerin öyküsü, Monsenyör Angelo Roncalli’den söz etmeden geçiştirilemez” der. Ilk olarak Polonya’dan kaçan Yahudilere Filistin’e gidebilmeleri için yardım etmiştir. Bunlar arasında Slovakya’dan gelenler de vardır. Savaşta tarafsız olan Türkiye’nin soykırımdan kaçan Yahudilere açıkça yardımcı olması tarafsızlığa gölge düşürecektir. Dolayısıyla Roncalli’nin ancak Türk yetkililerin desteğiyle bu yardımları gerçekleştirebildiği söylenebilir. Kaldı ki Menemencioğlu gibi önemli hariciyeciler sadece Roncalli aracılığıyla değil başka temaslar neticesinde de pek çok Yahudi’nin hayatını kurtarmıştır. Roncalli özellikle 1943 yılında o dönem aktif bir şekilde çalışan Yahudi Ajansı’nın Istanbul’daki sorumlusu Haim Barlas’la iş birliği yapar. Barlas Roncalli’ye Vatikan’ın, radyosunu da kullanarak Yahudiler konusunda daha açık bir tepki göstermesi konusunda Curia’yı teşvik etmeye ikna ettiyse de Vatikan yönetimi buna hiç sıcak bakmamıştır.74Roncalli’nin bu konuda ayrıca Yahudi Ajansı’nın finans işleri sorumlusu Eliezer Kaplan ve zamanın Yahudi Hahambaşı Markus ile de görüşmeleri olmuştur. Şubat 1944’te ise Kudüs Başhahamı Isaac Herzog’la görüşür. Konu Romanyalı 55.000 yahudinin kaderidir. Yine aynı yıl Amerika’da Başkan Roosevelt tarafından kurulan Savaş Mültecileri Kurulu (WarRefugee Board)’nun Istanbul’daki görevlisi Ira Hirshman ile bir görüşme yapar. Konu yine savaştan kaçan Yahudilerdir. Roncalli, Vatikan’ın Romanya ve Macaristan’daki diplomatlarıyla ilişki kurup Yahudi Ajansı’nın verdiği Mülteci Sertifikası almalarını sağlamış ve bunların Filistin’e geçmelerine yardımcı olmuştur. Hatta bu sertifikaya ek olarak kendisinin sahte vaftiz belgeleri düzenlediği filmlere de konu olmuş bir efsanedir. Savaş zamanında Yahudilere yardım eden Roncalli savaş sonrasında Israil Devleti’nin kurulmasını da desteklemiş midir? Bu konuda açık bir desteğine rastlanmaz. Hatta böyle bir fikre soğuk baktığı bile söylenebilir. Zira bazı meslektaşlarının endişe ve şüphelerine katılarak, 4 Eylül 1943’te Devlet Sekreterliği’ne yazdığı mektupta savaştan kaçanların Filistin’de toplanmasının, burada bir Yahudi devleti kuracağına dair şüphe uyandırdığını ifade etmiştir. Bununla birlikte o, savaştan kaçan Yahudilere gerçekten bütün samimiyetiyle yardım etmiştir. Bu konuda yardımını gördüğü isimlerden biri de Alman Büyükelçi Von Papen’dir. Fakat 2 Ağustos 1944’te Türkiye Almanya ile diplomatik ilişkisini keser, VonPapen ve ailesi Türkiye’den ayrılmak zorunda kalır. Von Papen, Yahudileri kurtarma konusunda Roncalli’ye olan desteğinin karşılığını daha sonra görecektir. Roncalli’nin Fransa’da Papalık elçisi olarak görev yaptığı sırada Nürnberg’teki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne yazdığı bir mektup Von Papen’in hayatını kurtaracaktır.
Türk Siyasetçileriyle İlişkileri
Roncalli Türkiye’ye gelişinden itibaren doğal olarak bazı siyasetçi ve bürokratlarla iletişim içerisinde olmuştur. Hatta bunlar arasında bazıları ile özel bir dostluk kurmuştur. Bu isimlerden en önemlisi herhalde Numan Menemencioğlu’dur. Tanışmaları 1937 yılının Ocak ayındadır.Bu ikili daha sonra Fransa’da da birlikte çalışacaktır. Menemencioğlu hayatını yazsaydı muhtemelen Roncalli ile ilgili önemli bilgiler verecekti. Ama ondan yapılan bazı aktarmalar, Roncalli’nin bazı hususlardaki tavrı ile alakalı bize ipuçları vermektedir. Orneğin Menemencioğlu Roncalli ile birlikte Adnan Saygun’un bestelediği Yunus Emre Oratoriosu’nu dinler. Eserden çok etkilenen ve heyecanlanan Roncalli konser çıkışında Menemencioğlu’na şöyle der: “ne tuhaf. Içten geldiği zaman bütün sanat eserleri Tanrı’yı aynı dille övüyorlar.
Bu eserin güzelliğini bir Müslüman kadar bir Katolik de neden anlamasın?
Türkiye henüz Vatikan’ı resmen tanımıyorken, 1955’te Başbakan Adnan Menderes Papa XII. Pius’u ziyaret eder. 1958’de Pius’un yerine Roncalli papa seçildiğinde ise dönemin dış işleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu bir Türk dostunu papalık makamında görmenin mutluluk verici olduğunu açıklar. Ertesi yıl Cumhurbaşkanı Celal Bayar Roncalli’yi makamında ziyaret eder.
27 Mayıs darbesi sonrasındaki sıkıyönetim döneminde de Türkiye’deki Roncalli sempatisi devam eder. 1960’da Katolik cemaati tarafından, Roncalli’nin Istanbul’da iken ikamet ettiği Olçek Sokak’taki binaya onun anısına bir plaket yerleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak sıkıyönetim nedeniyle her türlü toplantı ve tören yasaklandığından Lardone o zaman Istanbul Valisi olan General Refik Tulga’dan törenle ilgili izin istemeye gittiğinde Tulga sadece izin vermekle kalmaz, törene bizzat katılıp açılışı yapar ve Roncalli’nin“tarihteki ilk Türk papa” olduğunu söyler. 1963 yılında ölmeden önce Roncalli’yi bir Türk yetkilisi daha ziyaret eder. Bu kişi dönemin dış işleri bakanı Feridun Cemal Erkin’dir.
Roncalli’nin oturduğu, bugün Papalık Büyükelçiliği olarak hizmet veren binanın yer aldığı Olçek Sokak’ın adı Mustafa Sarıgül başkanlığındaki Şişli Belediye Meclisinin aldığı kararla “Papa Roncalli Sokağı” olarak değiştirilmiştir.
Angelo Giuseppe Roncalli Katolik Kilisesinde belli bir kariyer düzeyine gelmesinin ardından –bazılarına göre Roma’da uzak tutulmak için- önce Bulgaristan sonra da hem Türkiye hem de Yunanistan papalık elçiliği göreviyle Istanbul’a gönderilmiştir. Istanbul’da geçirdiği yaklaşık on yıllık dönem şüphesiz onun tecrübe dünyasına önemli katkılar sağlamıştır. 1935-1944 yılları arasını kapsayan bu dönem hem Türkiye hem de tüm dünya için zorlu bir devredir. Bununla birlikte o, din adamından ziyade bir diplomat gibi çalışmış ve iyi insani ilişkileri sayesinde başarılı bir görev dönemi geçirmiştir. Türkiye’deki Katolik kiliselerinde ayinde ilk defa Türkçe kullanılmaya başlanması onun dönemindedir. Yine Numan Menemencioğlu başta olmak üzere önemli Türk bürokratları ve siyasetçileriyle iyi ilişkiler kurması, papalığı döneminde Türkiye ile Vatikan’ın diplomatik ilişki kurmasının temelini oluşturmuştur denebilir. Diğer yandan, Avrupa’dan kaçan Yahudilere yardımcı olması onu Yahudilerce de istisna bir kişi olarak görülmesini sağlamıştır. Türkiye’deki görevi esnasında sadece Istanbul’da kalmamış birçok Anadolu şehrini, hatta Ortadoğunun muhtelif yerlerini ziyaret etmiş ve farklı kültür ve inançtan birçok çevre ile temasta bulunmuştur. Onun bu Doğu tecrübesinin papalık dönemine de yansıdığı; ibadet dilinde serbestlik ve diğer dinlerle ilişkiler başta olmak üzere II. Vatikan Konsili’nin getirdiği birçok değişimde bu tecrübenin önemli bir etkisi bulunduğunu iddia etmek abartı olmaz.
Papa Roncalli’nin İstanbul yıllarından kadim dostu Celal Bayar’ın 1960 ihtilali sonrası Yassıada yargılamaları sonrası idama gideceğini öğrenmesi, kardinallerini İstanbul’a gönderip devlet yetkililerinden idamı durdurma talebini de getirecektir. Papa Bayar’ı tanıdığını ve iyi bir insan olduğunu belirtip, Türk makamlarından kararlarını bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye edecek ve bu vesile ile de yaş haddinden Bayar idamdan dönecektir.
Tartışma Sonrası